Türkleri binlerce yıldır ayakta tutan ve her dönem var olmalarını sağlayan tek şey tanrının vermiş olduğu özel donanımlar sayesinde elde etmiş olduğu TÖREDİR. TÖRENİN temelinde paylaşımcılık, özgürlük, imtiyazsızlık ve sınıfsızlık vardır. Bu düşünce yapısını 20-ci yüzyıl uygulamalarıyla yaşama geçiren ULUĞ BAŞBUĞ Mustafa Kemal ATATÜRKTÜR. Dünyadaki ezilen, sömürülen ve katledilen diğerleri tarafından kurtuluş reçetesi olarak görülen bu düşünce yapısı küresel emperyalizmin tek korkusudur. ”Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkar edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur. ”İşte öngörü ve liderlik böyle kendisini belli eder. KEMALİZM; sömürgeleşmiş bütün coğrafyalarda kendisine yer bulduğu halde ne acıdır ki kurmuş olduğu TÜRK CUMHURİYETİNDE unutturulmak ve gerçek kimliğinden uzaklaştırılmak istenmiştir . Öyle’ki anti emperyalist oluşu nedeni ile sözde ”aydınlar” tarafından sol, sosyal demokrat bir çizgiye çekilmek için adeta yarış edilmiştir… KEMALİZMİ yalnız şekilcilik haline getirmek için ”ATATÜRKÇÜLÜK” diye sözde bir teori oluşturmuşlar ve topluma bunu benimsetmeye çabalamışlar bunda da başarısız oldukları söylenemez. ”Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülat önünde, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telakkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur.” ULUĞ BAŞBUĞUN bu söylemini görmezden gelerek cumhuriyetin kuruluş felsefesini katı bir dogma gibi göstererek, ilkelerinin geliştirilmesi ve çağın gereklerine uygun hale getirilmesini engellemişlerdir. ULUĞ BAŞBUĞU belirli günlerde anma adına resimlerini, heykellerini ve bir kaç söylemini bizlere aktararak onun gerçek düşüncesini ve ÜLKÜSÜNÜ törpülemişlerdir. ULUĞ BAŞBUĞLA hiç uyuşmadıkları gün gibi ortada iken demagoji sanatını icra etmekle kendilerine ”gurur” saymaktan’da çekinmemişlerdir. Meclis kürsüsüne çıkanlar verdikleri ”mücadeleyi” anlatırken yüzleri kızarmadan: ‘ ATATÜRKÇÜLÜKTEN aldığım feyz ile demokrasi adına, sosyal demokrasi için, Atatürkçülük için vermiş olduğum mücadeleyle gurur duyuyorum” demekten de imtina etmemişlerdir..! TÜRK, TURAN sözcüklerine açıkça düşmanlık yapan bu güruh batı hayranlığı ve gizli mandacılığı gizlemek için ise ”ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ” diye ne temeli, nede sonucu olan bir garabet düşünce ortaya çıkartmışlardır. “Milleti millet yapan düşünce gücünün temelini milliyetçilik teşkil etmektedir. Milliyetçilik, millî benlik, millî birlik, millî ahlâk, millî ekonomi, uygarlık ahlâkı, millî duygu ve insanî duygunun birleşmesinden meydana gelmiştir”. “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur”. “Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla bir uyum içinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumaktır”. “Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde yaşayan, Türk dili ile konuşan Türk kültürü ile yetişen, Türk ülküsünü benimseyen her vatandaş, hangi din ve mezhepten olursa olsun Türk’tür, Türk Milliyetçisidir”. “Siyasî varlığımızın haricinde, başka ellerde, başka siyasî zümrelerle isteyerek veya istemeyerek kader birliği etmiş, bizimle dil, ırk, köken birliğine sahip ve hatta yakın uzak tarih ve ahlâk yakınlığı görülen Türk cemaatleri vardır. Bu durum, bugünkü Türk Milletinin birlik ve beraberliğini asla bozamaz”. Yukarıda vermeye çabaladığımız söylemler ve daha yüzlercesini görmezden gelerek KEMALİZMİ yok saymak ve ULUĞ BAŞBUĞU tabulaştırma üstünlük, payesi düzeyine getirilmiştir. Bu eylemlerin küresel emperyalizmin özellikle ikinci Dünya Savaşından sonra gelişmekte olan ülkeler için kurguladıkları toplum mühendisliğinin ürünü olduğu artık gizlenemiyor. Burada ki amaç özünde TÜRK CUMHURİYETİNİN ele geçirilmesi ve yeniden yapılanmasının yanında TÜRKİYE’NİN önderlik etmesi gereken TÜRK DÜNYASI ( TURAN) coğrafyasında oluşacak olan TÜRK BİRLİĞİNİ kurulmasını baltalamak ve kurdurmamaktır”. Beni övme sözlerini bırakınız; gelecek için neler yapacağız, onları söyleyin! “Oysa aramızdan ayrıldığı tarihten bu yana yapılan bu goygoyculuğu; yaşarken kesinlikle ret eden bir lider vardı gerçekte ve çevresindekilere söylediği bir söz çok anlamlıdır. Kendisinin övülmesinden çok yapmaya çalıştığı TÜRK TİPİ yönetim şeklini yaşama geçirilmesi ve gelecek kuşaklarca geliştirilerek en üst seviyede algılanması için de bizlere gerekli iletiyi bırakmıştır ..! “İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ÜLKÜ için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepiniz’siniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!!. Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar!.. “Bütün söylemleri ve eylemleri ile Mustafa Kemal ATATÜRK; bizler TÜRKÇÜ, TURANCI KEMALİSTLER için ULUĞ BAŞBUĞDUR!.. Dünyada var olan ve kaynağı toplumsal veya inanç sistemleri ile şekillenmiş hiç bir düşünce TÜRK TÖRESİNDEN ve KEMALİZMDEN üstün değildir. Kaynağı TÜRK töresi olduğundan, tek TÜRK kalıncaya kadar KEMALİZM var olup yaşayacaktır!..
Not: işaretleri arasındaki sözler ULUĞ BAŞBUĞA aittir.
Saygılarımla.